Balkanlar misyon ve vizyonuyla hareket eden Trakya Üniversitesi’nin ev sahipliğinde düzenlenen, “Tarih ve Toplum”, “İlim ve Âlimler”, “Sanat ve Mimari”, “Tasavvuf ve Edebiyat” ve “Bir Arada Yaşama Tecrübesi” başlıkları altında, Balkanlarda sosyal ve dini hayata akademik bir bakış getirmek amacıyla düzenlenen Uluslararası Balkanlar ve İslam Sempozyumu, Trakya Üniversitesi Balkan Kongre Merkezi’nde gerçekleştirildi. Balkanlarda İslam’ın tarihi ve Müslüman halklar, Balkanlarda İslamî ilimlerin tedris faaliyetleri ve düzeyleri, İslam sanatlarının Balkanlardaki gelişimi, Balkanlarda tasavvufi hareketler ve tasavvufî hayat, tasavvuf musikisi, Edipler ve telifleri, Balkan Müslümanlarının diğer dinlerin müntesipleriyle barış içinde yaşayabilme tecrübeleri ve bu tecrübenin İslami arka planı hakkında bilgilendirmelerin yapıldığı sempozyumun açılışına, Diyanet İşleri Başkan Vekili Osman Traşçı, Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Osman Nuri Hatipoğlu, Prof. Dr. Murat Yurtcan, Prof. Ahmet Hamdi Zafer, Karadağ Başmüftüsü Rifat Feyziç, Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı, İlahiyat Fakültesi Dekanı ve Genel Sekreter Prof. Dr. Cevdet Kılıç, İslâmî İlimler Araştırma Vakfı (İSAV) Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. Ali Özek, İl Müftüsü Emrullah Üzüm ile dekanlar, müdürler, çalışanlar ve öğrenciler katıldı. Balkan tarihi ve kültür etkileşimi üzerine akademik çalışmaları artırmak, Balkan tarihi çalışan akademisyenleri ve din adamlarını bir araya getirmek, Balkan ülkeleri arasında kültür alışverişini geliştirmek, Balkan tarihi açısından dinin önemini ortaya koymak, Türkiye’nin Balkan ülkeleriyle dostluk ilişkilerini ve iş birliğini geliştirmek amacıyla düzenlenen sempozyumda, saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından Kur’an-ı Kerim tilaveti gerçekleştirildi.
İslami İlimler Araştırma Vakfı Mütevelli Heyet Başkanı Prof. Dr. Salih Tuğ, vakıf olarak ilim ve sosyal alanlar başta olmak üzere pek çok konuda üniversitelerin yanında olduklarını belirterek, “Tarih boyunca medreseler, ilmî faaliyetleri organik bir bütünlük içinde gerçekleştiren eğitim yuvaları olarak başta Orta Doğu ve Balkanlar olmak üzere dünyanın muhtelif ülkelerinde varlık göstermiştir. Cumhuriyet Dönemi ile bilhassa II. Dünya Savaşı’ndan sonra yeni bir anlayış doğrultusunda kurulan müesseseler ise teknik bilimler, sosyal bilimler yahut ilahiyat alanında yapılan çalışmaların ilmi bir çerçevede toplanmasına yardım ve kaynaklık etmiştir. Trakya Üniversitesi de bu kapsamda topladığı bu uluslararası ilim muhitinde Balkanlardaki İslam ve Müslümanlar konusunu ele almak suretiyle ilmin gelişmesinde, çoğalmasında gayret sarf etmektedir. ‘Zorlaştırmayın, kolaylaştırın.’ düsturu ve fehvasıyla bizler de kurumlarımızın işlerini kolaylaştırma gayreti içerisindeyiz.” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin bölge coğrafyasında çok önemli bir role sahip olduğunu, bu rolün bu coğrafya insanının anavatanı olmasından geldiğini söyleyen Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu; Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Doğu coğrafyasında hiçbir zaman yaşanmayan huzur döneminin 500 yıla yakın bir zaman Osmanlı himayesinde yaşandığını vurguladı. Bu huzuru ve birlikteliği tekrar tesis etmek ve iş birliklerini artırmak için Balkan Üniversiteler Birliği (BUA) ve Trakya Üniversiteler Birliği (TÜB) gibi oluşumlar sayesinde çalışmalar gerçekleştirdiklerini ifade eden Rektör Prof. Dr. Tabakoğlu, “Trakya Üniversitesi olarak gerek TÜB gerek BUA ile Balkanlar için bir dizi etkinlik zinciri oluşturmak istedik. Bu sempozyumumuz da yine TÜB’ün değerli Rektörlerinin ve İlahiyat Fakültelerinin katkıları ve destekleriyle gerçekleşiyor. Bugün burada bu zincirin sadece bir halkasını görüyoruz. Önce ‘Balkanlar ve Kadın’ dedik, Balkanlardaki Türk Müslüman Kadın STK’ları davet ederek Ülkemizdeki STK’larla buluşturan önemli bir çalıştaya imza attık. Arkasından ‘Balkanlar ve Türkoloji’ dedik, Balkanlarda Osmanlı Barışı’nın tutkalı Türkçemizin bu bölgedeki gücü ve bölge dilleriyle olan ortaklığını gözler önüne seren bilimsel niteliği yüksek “Balkanlarda Türkoloji’nin Dünü, Bugünü, Yarını Çalıştayı”na imza attık. Bu kapsamda duayen Türkologların buluşmasına tanıklık ettik. ‘Balkanlar ve Göç’ dedik, Balkanları çalışan alanında uzman tarihçileri ağırladık. Şimdi ‘Balkanlar ve İslam’ diyerek yine pek çok kıymetli ve değerli akademisyene ev sahipliği yapıyoruz. 1361’de Osmanlı Edirne’yi başkent yaptığında, çok kısa bir süre içerisinde ilmiyle, irfanıyla akılları ve gönülleri fethederek Balkanlara hâkim olmuştu. Daha önceden bu coğrafyalara gelmiş erenlerin, gönül erlerinin tesiriyle Müslümanlık bu coğrafyaya tarihinin en uzun barış ve sükûnet dönemini yaşatmış. ‘Pax Ottoman’ denilen bu Osmanlı barışının yeşerttiği, yaşattığı bu topraklar Osmanlı’dan sonra derin acılara sahne olmuştur. Bu tarihsel süreçte çok büyük göçlere tanık olduk. Göç etmeyenler de türlü meşakkat ve badirelerle, Müslümanlığını ve kimliklerini korumaya ve yaşatmaya çalıştı. I. ve II. Dünya Savaşı, yakın tarihte Bosna’da yaşananlar düşünüldüğünde Müslümanlar bu topraklarda kimsesiz kalmıştır. Tarihi seyirde Orta Asya, Anadolu ve Balkan coğrafyalarının ortak aklı olarak tezahür eden İslam algısı, Balkan milletleri için adalet ve hoşgörü temelinde birleştirici bir rol üstlenmenin yanında Balkanların kültür ve medeniyet kodlarının oluşmasında belirleyici unsur olmuştur. Bu maksatla, misyon ve vizyonunun önemli bir paydası Balkanlar olan Trakya Üniversitesi, Balkanlardaki İslam anlayışının farklı boyutlarıyla gün yüzüne çıkarılması ve sürdürülmesi amacı doğrultusunda bilim ve din dünyasının önemli isimlerinin, birbirinden önemli konular hakkında bilgiler sunacağı sempozyuma ev sahipliği yapmaktan gurur duymaktadır.” şeklinde konuştu.
Trakya Üniversitesinin Balkanlara büyük bir ihtimam ve hürmet gösteren çalışmalara imza attığını, Balkanlarda kendilerini yalnız bırakmadığını ifade eden Karadağ Başmüftüsü Rifat Feyziç “Balkanlar, Türk tarihinin ayrılmaz bir parçası, vazgeçilmezi bir bütünü. Balkanlar, Müslüman tebaanın bir parçası haline geldiğinden bu yana Türkiye ile aynı hisleri aynı duyguları paylaşıyor. Türkiye, bizler için çok önemli ve değerli. Türkiye’yi kendi yuvamız, anavatanımız gibi görüyoruz. Aynı şekilde burası da Balkanları kendi yuvası, gönül coğrafyası. Balkan coğrafyası, Osmanlı çekildikten sonra acıya ve hüzne boğuldu. Barış, huzur ve istikrar büyük yara aldı. Balkanlar, uzun yıllar değişik anlayışların ve rejimlerin etkisi altında savruldu. İslamiyet’in yaşatılması ve sürdürülmesi için canlarını ortaya koymaya hazır, varlığını hiçe sayan nice insanlarımız vardı. Pek çoğu uzun yıllar hapishanelerde tutsak edildi. Hatırlamamız gereken, saygıyı hak eden Müslüman kardeşlerimiz var. Bizler bunları düşündüğümüzde, Türkiye’nin bizler için önemini çok daha iyi anlıyoruz. Komünizm çöktüğü zaman Balkanlarda dini açıdan bir boşluk yaşandı. Bizler bu boşluğu dolduracak yeterliliğe sahip değildik. Ortadaki boşluğu farklı farklı anlayışlar doldurdu. Biz Osmanlı’yla İslamiyet’i kabul ettik. Dinimizi sizlerle, sizlerin varlığını ve desteğini yanımızda hissederek sürdürmek istiyoruz. Bizler dini açıdan, varlığımızı sürdürdüğümüz Karadağ Cumhuriyeti Devleti ile bir anlaşma, bir sözleşmeye imza attık. Karadağ Müftülüğü içerisinde bir anlaşmazlık hâsıl olursa bunu çözecek kurumun Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanlığı olmasını istedik. Katolikler nasıl Vatikan’a bağlı ise bizler de kendi dini kurumumuza bağlı kalmak istedik. Bu maddeyi onlar memnun olmasalar da koydurduk. Yani dememiz o ki bizler, sizsiz yapamayız. Balkanlarda varlığını her daim hissettiğimiz Rektör Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu nezdinde Trakya Üniversitesine, anayurdumuza, devletimize, siz değerli kardeşlerimize teşekkür ediyorum. Balkanları ilgilendiren konulara, bizlerin sorunlarına, meselelerine duyarsız kalmadığınız için canı gönülden sizleri kutluyorum.” dedi.
Uluslararası Balkanlar ve İslam Sempozyumu’nun coğrafyamızın ve ümmetin geleceği açısından önemli bir ihtiyaca cevap vereceğini kaydeden Diyanet İşleri Başkan Vekili Osman Tıraşçı “İslam medeniyeti bir ilim medeniyetidir. Asr-ı saadetten Endülüs’e, Maveraünnehir’den Osmanlı coğrafyasına kadar Müslümanlar çok zengin bir ilim ve kültür medeniyetinin varisidir. Bu inanç ve azimle Müslüman âlimler, 7. yüzyıldan Rönesans’a kadar yedi asır boyunca ilmin bütün alanlarında insanlığın inkişafına öncülük etmişlerdir. Hâl böyleyken, bugün kendi medeniyet ve kaynakları ile ünsiyet kurmakta zorlanan bir topluluk haline gelişimiz oldukça dikkat çekici ve manidardır. Bu açıdan öncelikle bilginin bir imkân, güç ve değer olduğunun farkına vararak bugün bizleri okumaktan, dünyamızı yakından tanımaktan hangi saiklerin alıkoyduğunu iyice idrak etmemiz gerekiyor. Bilgiyi üretmeyenler, üretilen bilginin takipçisi hatta mahkûmu olmaya mecburdur. Zira İslam dünyası bugün bilim, teknik, tıp, sosyal bilimler, dahası ilahiyat alanında bilgiyi üretme, güncelleyip değere dönüştürme ve hayata kılavuz yapma konusunda maalesef zamanın gerisinde kalmıştır. Bu mesafeyi acilen telafi etmek durumundayız. Sahih bilgi zeminini kaybettiğimizde, bilgiyi üretmeyi ve geliştirmeyi ihmal ettiğimizde; sağlıklı düşünmeyi, sorunları tespit etmeyi ve çözüm üretme imkânını da ne yazık ki kaybediyoruz. Dolayısıyla İslam dünyası, bütün boyutlarıyla bilgi ve bilimle irtibatını güçlü hale getirmelidir. Bu açıdan bugün İslam coğrafyasının en önemli ve öncelikli meselesi eğitimdir. Unutmayalım ki karşımızdaki en zorlu düşmanımız cehalettir. Zira bilgiyle yücelip, hikmetle beslendikçe cehalet ortadan kalkacak, yüreklerimiz muhabbetle birleşecektir. Müslümanlar inanç, ahlak ve gelecek adına iki büyük evrensel ilkeye ve ahlaka sahiptir. Birincisi, Allah’a kullukta buluştukları tevhit inancıdır. İkincisi de kardeşlikte buluştukları vahdet ahlakıdır. Vurguladığım iki değerin vücut bulduğu, İslam medeniyetinin en başarılı tecrübelerinden birisi olarak tebarüz eden bir coğrafya da hiç şüphesiz Balkan coğrafyasıdır. Bilgi, ahlak, estetik ve hukukla muhteşem bir medeniyetin inşa edildiği bu coğrafyada, bütün farklılıklar muhafaza edilerek kimlik, şuur, kardeşlik ve muhabbetin yeryüzündeki en güzel örnekleri sunulmuştur. Nitekim 600 yılı aşkın Osmanlı tarihi boyunca bir dönem payitahtlık yapmış; Balkanlara, farklı din mensuplarıyla birlikte yaşamanın zirve örneklerini sunmuş Edirnemiz bunun en önemli tezahürüdür. Asırlardır bu coğrafyada birlik-beraberlik, barış, huzur ve hoşgörü içerisinde yaşayan bütün unsurlar bugün de aynı duygu ve değerleri kuşanmalıdır. İslam’ın ideal boyutta neşvünema olduğu bu topraklar, bahsettiğim yönüyle yüce dinimizin evrensel hakikat ve değerlerinin diğer coğrafyalarda da makes bulmasında önemli bir rol üstlenmiştir. Bu açıdan Balkan coğrafyası, dinimiz İslam’ın var ettiği ve bu yönüyle de bir lütf-u ilahi olan muhteşem medeniyetimize yönelik kökleşmiş inanç, güven, sevgi ve bağlılığın en önemli yapıtaşlarından biridir. Bugün sosyal, kültürel, siyasi ve iktisadi açıdan devasa krizlerin kuşatması altında olan dünyamızın durumu, İslam’ın hayat veren ilkelerinin önemini gözler önüne sermektedir. İslam’ın insan, çevre, eşya ve hadiselere bakışını tahkim ederek insanlığın sosyal ve manevi krizlerine çözüm üretmek, ilim adamlarının sorumluluğudur. İstişare ve ortak aklı merkeze alıp imkânlarımızı birleştirdiğimizde, ortak çalışmalarımızı geliştirdiğimizde eminim ki birçok sorun kendiliğinden kolayca çözülecektir.” sözlerini sarf etti.
Açılış konuşmalarının ardından Trakya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı ve Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Cevdet Kılıç moderatörlüğünde Makedonya Kalkandelen Üniversitesinden Süleyman Baki ve Gazi Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Zeki İbrahimgil, sunumlarıyla açılış oturumu gerçekleştirildi.